27 Ağustos 2007

"LAFORİZMA" DOSTLARINA
YENİDEN MERHABA!..


Sevgili okurlar merhaba… Bilenler bilir; “Laforizma” sözcüğü, 29 yılını mizaha vermiş bir mizahçı olarak Türkçeye yıllar önce benim kattığım bir sözcük. Bu blogu da sözcüğüme sahip çıkma amacıyla açmıştım aylar aylar önce... Uzun yıllar önce, yabancı dilden dilimize girmiş “Aforizma” yani “Özdeyiş” sözcüğüne sadece bir “L” harfi ekleyerek onu hem Türkçeleştirmiş, hem de anlamını daha da yerine oturtmuştum. Yıllarca pek çok mizah dergisinde, Cumhuriyet ve Milliyet gibi gazetelerde yazdığım, dizi kitap olarak yayınladığım “Laforizmalar”ı epeydir hiçbir yerde yazmıyordum...

"CİHAN DEMİRCİ'DEN LAFORİZMALAR" son olarak Melih Aşık'ın Milliyet'teki "Açık Pencere" köşesinin içinde minicik bir köşe olarak 5 yılı aşkın bir süre yer almıştı. 2002 yılının Mart ayında benim isteğimle noktalandı Açık Pencere'deki laforizma maceram... Aradan 5 yıldan fazla bir zaman geçti yani... "CİHAN DEMİRCİ'DEN LAFORİZMALAR" şimdi bu blogta karşınıza çıkıyor yeniden… Evet, onlar Laforizma, yani sözün özü, onlar gözden ve sözden kaçanlar, onlar hayatımızın dipnotları, onlarla ilgili lafı fazla uzatırsak olmaz, burada keselim ve ilk laforizmalarımıza dalalım…


* Eskiden, yani 80’li yıllarda birisi “Dükkanların açık kalmış” dediğinde, karşısındaki muzip biriyse; “Olsun, içerde çırak var” derdi. Genelkurmay başkanı geçenlerde “Dükkan kapalı” deyince, mizahçı muzipliğiyle aklıma bu geldi. Dükkan kapalı olduğuna göre çırak artık içerde değil. Her sıkıştığında ‘çırağı’ çağıran bir toplum öğrenmeli ki, ayakta kalmak istiyorsa artık kendi kendinin ‘ustası’ olmak zorunda!..

* AKP nasıl oldu da merkeze geldi diye soranlar, sonunda merkeze gelmenin ‘Risotto’ sayesinde olduğunu öğrendiler. Nasıl yani diyenlere bir soruyla yanıt verelim: canım kardeşim, Muğla valisi ‘Risotto’ yüzünden merkeze alınmadı mı?

* Ne zaman gelişmiş bir ülke olacağız diye soranlara amuda kalkarak bir yanıt verelim: “Bu ülkede adam ne zaman adam gibi bir uçak kaçırma eylemi görürseniz, bilin ki artık epeyce gelişmiş bir ülkedesiniz!..”

* Ülke çölleşmeye doğru koşarken “Çölaşan” kalemler istenmiyor artık… İçimizdeki Arap diyor ki: “Bundan sonra çölü aşan değil, bizzat çölde yaşayan kalemler gerekli. Yani bundan böyle sıkı muhalefet isteyenler çölü sarmış yeni medya kaktüslerinin iğneleriyle yetinecekler!..”

* Hızla çölleşiyoruz. Turizmde bundan payını alacak elbet. Uyanık girişimciler, bakın bundan böyle deve turizmine yatırım yapan kazanır!..

* Başbakan RTE’den siyasal İslamcı tabanını rahatlatacak sözler: “Bakın kardeşim küresel ısınma denen şey o kadar da kötü bir şey değil. Sonuça n’oluyor, buzullar eriyor, buzlar eriyor. Yaniii, n’olacak derseniz, şu olacak, akşamcı denen adamlar yakında rakılarına koyacak buz bulamayacak!..”

* Gözden kaçmış ama bizden kaçmamış bir su tasarrufu önerisi: “Birisini yolcu ederken artık arkasından haybeye su dökmeyelim!..”

* “Su akarken testiyi doldurmalı arkadaş” zihniyetine sahip bir ülkede sağlıklı bir su tasarrufu yapılabilir mi, ne dersiniz?..

* Su dediğin nimet yatağına akar ama sen vatandaş olarak tutup da onun yatağına ev yaparsan, n’olur, suyun yatağında sen yatmaya başlarsın. Yataksız bıraktığın su, tutmuş seni bırakmışsa buna kızmaya hakkın yoktur kardeşim!..

* Acayip açıklamalar yapıp duran Türk Tarih Kurumu başkanı “Türklerin soyağacını çıkarıyoruz” demiş… Bakın beyefendi, Türklerin asıl gereksinimi soyağacının çıkarılması değil ‘Soygun’ ağacının çıkarılmasıdır!.


* Doğada kaybolması 100 yılı bulan poşetlerin kullanımının yasaklanması için dünya çapında kampanyalar başlamış…Açıkçası bu kampanya bize uymaz. Biz erken kaybolan şeyleri pek sevmeyiz. O şey bıktırana kadar karşımızda olmalı, yani 100 yıllık bir naylon poşet gibi!..

* Büyüyünce ‘doktor’ olmak istiyordu ama yaşadığı ülke Türkiye idi. O yüzden o da pek çokları gibi sadece ‘hasta’ olmakla yetindi!..

Hiç yorum yok: